Ne dünya yeteri kadar güvenli, ne insanlar izanlı ve tekin.
Yaşamak için BİRARADA gerekli olan şey TOPLUMSAL EKİN...

MERDİVENDİBİ

Üç metrekare merdiven dibi...
İki kırık tabure üstünde,
İki mahpus adam,
Kambura yatmıştı bedenleri,
Hayliden beri...
Umudu nakşediyordu yine de
Sıska titrek elleri...
Loş ışığında günün,
Her bir parçası hüzün...
Tekneler yapıyorlardı,
Kıvrak yelkenli,
Belki de
Hiç bir zaman yüzdüremeyecekleri...

Zeki’ydi adı birinin,
Diğeri İlhami.
Farklıydı memleketleri
Ve nedenleri...
Yaşları birbirine yakın
İki ağır mahkûm.
Kesişmişti merdiven dibinde
Gelecekleri...

Göçmen çocuğuydu Zeki,
Mavi gözleri havlı,
Yakamoz gibi parlak,
Bilgili becerikli, uslu.
İnsandı olabileceği kadar...
İnsan,
Namuslu...
...Ve bir anlık öfkenin
Yanlışlığıydı yaşadığı...
Karanlık, izbe, puslu...

“Merhaba” dedim.
Kaldırdı başını hafifçe,
Vakur bir edayla gülümsedi;
“Merhaba” dedi
...ve sustu
Anlayabilene...

Mahzundu İlhami,
Buğuluydu kısık kahverengi gözleri,
Yılların eleğinden geçmiş.
Saçları alacalı,
Bulut grisi...
Ufak tefek bedeninin aksine
Yüreği dev irisi...
Kanıksamıştı kaderini,
İtikatlıydı,
İnancı tamdı...
Kırmazdı hiç kimseyi,
İstemeyerek bile...
İnsandı,
Sevdası hamdı...
Bir garip çizgiydi onunkisi,
Hak etmediği,
Bir garip yaşamdı...
Adamdı imrenilecek,
Çamur deryasında bile parlak
Pirupak adamdı!..
Tanıyabilene...

Kısırdöngüydü hayat
Üç metrekare merdiven dibinde.
İki kırık tabure üstünde,
İki uzun yol koşucusu,
İki kahır maratoncusu,
Düşünceli...
Kambura yatmıştı bedenleri
Hayliden beri...
Tekneler yapıyorlardı,
Kıvrak,
Yelkenli...
Belki de;
Hiç bir zaman yüzdüremeyecekleri...

An gelip depreşince dertleri,
Kırık türküler söylüyorlardı
Bir ağızdan...
İçli kırık ezgiler,
Yiten mevsimlerin ardından...
...ve şiirler yanı sıra,
Ağıtımsı,
Özgün...
Yarım yamalak,
Anımsayarak.
Dizelerinde sürgün,
Dizelerinde unutulmuş tadı özgürlüğün...
...ve silkinip doğruluyorlardı
Umarın şavkıyla...
Bir gün diyorlardı sessizce
Mutlaka bir gün...

HAYRİ YÜCEL
01-01-2004